21 Nisan 2010 Çarşamba

Yaşanmış Bir Günden İnsan Manzaraları-1

Figen Hanım o gün çok heyecanlıydı. Neredeyse bütün günü akşamki daveti düşünüp ona hazırlanmakla geçti. Olsun, herkes o gece onu konuşacak ise eğer, değerdi. Paris'ten çek defterine 720 $ yazarak aldığı elbiseyi, İtalyan yapımı ayakkabıyı, Londra damgalı şapkayı giydi. Ayna karşısında şöyle bir on dakika sağa sola dönüp durdu. Kulağına, boynuna, koluna takıları doladı. Ayna karşısında bir on dakika daha. Ve sonra, randevu verdiği saatte kuaförüne gitti, ardından Füsun Hanım'ların yalısının yolunu tuttu.

Kafasında sorular oynaşıyordu: Gözler üstümde olur mu sahi? Neden olmasın? Hayranlığını kim nasıl anlatır? "Elbiseyi nereden almıştınız? Ne kadar?" diye sorar, "Çok yakışmış efendim" derler mi? X dergisinde ayın "cemiyet" sayfasına girer mi ki?

"Mersi şekerim" ile girdi salona. Bir - iki burun kıvırma hemencecik canını sıktı. "N'olacak, kıskanıyorlar." Ama bilhassa erkeklerden bir iltifat, bir iltifat ... "Bu gece çok şıksınız." "Şekerim, bu ne zarafet!" "Mersi!" dedi her defasında ... Ve nihayet, işte, beklenen muhabir de karşısındaydı. "Ooo, bu ne şıklık hanfendi?" Bu arada, fotoğraf makinesi çekime hazırlanıyordu: "Ohh!"

Figen Hanım muhtaç gözlerle baktı objektiflere. "N'olur değer verin bana. Beni etkileyici bulun. Benimle ilgilenin" dercesine.

Ertesi ay, dergi eline geçtiğinde, resminin altında şu kısacık yazıyı okudu: "Figen Hanımın o gece giydiği elbise çok güzeldi. Göz kamaştırıyordu."

Hiç yorum yok: