22 Nisan 2010 Perşembe

Yaşanmış Bir Günden İnsan Manzaraları - 3

Her sene o günlerde Paris'in, Londra'nın, New York'un bir bölümünde bir koşuşturmacadır yaşanırdı. Dünya modasına yön veren o ünlü atölyeler, şimdi de gelecek 'Bahar/Yaz' modasının son rötuşlarını yapmaktaydılar. Ardısıra, bir dizi defileler oldu; defileler bütün dünyada gazete ve dergilere aksetti; dünyanın dört bir yanında onbinlerce, belki milyonlarca giyim firması, kumaşları yeni modaya göre kesip biçmeye başladılar.

'Ünlü modacı'nın keyfine diyecek yoktu. Bu sene dünya onun istediği gibi giyinecekti. Yeni modelleri çok beğenilmişti. Herkes, o nasıl istemişse öyle görünmeye çalışacaktı bu yıl. Milyonlarca insan, onun hayaline ulaşmanın özlemini çekecekti. O keyiflenmesin de, kendisi alamadığı halde arkadaşında gördüğü için yeni moda takıma iç geçiren liseli Erdal mı keyiflensindi?

Ama bir Amerikan dergisinde ünlü modacının çizgilerinin bütün dünya sokaklarında boy attığı günlerde, şaşırtıcı bir haber yer aldı:

"HASTANEYE KALDIRILDI - Modacı Calvin Klein, 46; aşırı alkol ve uyuşturucu kullanımı yüzünden üç hafta önce Hazelden Kliniğine ..."

Yaşanmış Bir Günden İnsan Manzaraları - 2

Marie Claire, Fransa'nın ünlü kadın-moda dergisi. Figen Hanım da her ay alır. Türkçesi de çıkıyor, ama o Fransızca baskısını tercih eder. Ve en çok moda, yemek, sinema 'yıldız'larıyla ilgili haberleri ve astroloji sayfalarını okur. Bir de reklamları. Kumaşından ipliğine, ayakkabısından parfümüne, sayfalar dolusu reklamı üşenmeden seyreder, okur. "Kadın, X parfümüyle daha güzeldir." "Güzelliğiniz için Y." Daha nicesi. Her bir reklamın satır arasında, "Aslında siz güzel değilsiniz, yani çirkinsiniz, iyi ki biz varız, sayemizde güzel görüneceksiniz" mesajı vardır. Ama kimse işin o tarafını farketmez.

Derginin eline ulaşan son sayısında, Figen Hanım, kendisi gibi ellisine ulaşmış birinin, ünlü bir aktrisin sözlerini okur. Oscar bile kazanmış ünlü sanatçı, dergiye hayatını anlatmaktadır: "İnsanların hayalindeki Faye Dunaway'in davranması gerektiği gibi davranmaya çalışıyordum, ama onların hayalindekinin ne olduğunu bile bilmiyordum." Karar vermiştir; başarabilirse, artık ona hayran olanların esiri olmayacaktır.

Birden, Figen Hanımın zihninde şimşekler çakar.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Yaşanmış Bir Günden İnsan Manzaraları-1

Figen Hanım o gün çok heyecanlıydı. Neredeyse bütün günü akşamki daveti düşünüp ona hazırlanmakla geçti. Olsun, herkes o gece onu konuşacak ise eğer, değerdi. Paris'ten çek defterine 720 $ yazarak aldığı elbiseyi, İtalyan yapımı ayakkabıyı, Londra damgalı şapkayı giydi. Ayna karşısında şöyle bir on dakika sağa sola dönüp durdu. Kulağına, boynuna, koluna takıları doladı. Ayna karşısında bir on dakika daha. Ve sonra, randevu verdiği saatte kuaförüne gitti, ardından Füsun Hanım'ların yalısının yolunu tuttu.

Kafasında sorular oynaşıyordu: Gözler üstümde olur mu sahi? Neden olmasın? Hayranlığını kim nasıl anlatır? "Elbiseyi nereden almıştınız? Ne kadar?" diye sorar, "Çok yakışmış efendim" derler mi? X dergisinde ayın "cemiyet" sayfasına girer mi ki?

"Mersi şekerim" ile girdi salona. Bir - iki burun kıvırma hemencecik canını sıktı. "N'olacak, kıskanıyorlar." Ama bilhassa erkeklerden bir iltifat, bir iltifat ... "Bu gece çok şıksınız." "Şekerim, bu ne zarafet!" "Mersi!" dedi her defasında ... Ve nihayet, işte, beklenen muhabir de karşısındaydı. "Ooo, bu ne şıklık hanfendi?" Bu arada, fotoğraf makinesi çekime hazırlanıyordu: "Ohh!"

Figen Hanım muhtaç gözlerle baktı objektiflere. "N'olur değer verin bana. Beni etkileyici bulun. Benimle ilgilenin" dercesine.

Ertesi ay, dergi eline geçtiğinde, resminin altında şu kısacık yazıyı okudu: "Figen Hanımın o gece giydiği elbise çok güzeldi. Göz kamaştırıyordu."